Portrede Çikolata Zamanı
Genç kız portre ressamının karşısına geçer. Resmini çizmesi için ona poz vermeye çalışır. Şekilden şekile girer. Ama ressam pozları bir türlü beğenmez ve resmi çizmeye yanaşmaz. Çünkü kızın pozları doğallıktan çok uzak ve gergindir. Oysa ressam resmi için, kızın yüzündeki mutluluk ifadesini aramaktadır. Sonra ressamın aklına, resim sehpasındaki çikolata gelir ve genç kıza ikram eder. Kız çikolatadan bir parça alır, yer ve tadına bayılır. Çikolatayı yerken duyumsadığı mutluluk ve rahatlık yüzüne yansır. İşte, ressamın resmi için görmeyi istediği doğal yüz ifadesi de budur ve hemen çizmeye başlar. Resim bittiğinde ikisi de sonuçtan çok memnundur. Gülümseyerek resme bakarlar. Çok güzel bir resim olmuştur. Eminim anlattığım bu küçük hikâyeyi birçoğunuz reklâmlardan hatırlayacaktır.
Kurgu olarak plastik sanatlardan faydalanılarak çekilen bu reklâmda, her ne kadar çikolata tanıtımı amaçlanmışsa da, sanatın duygu yönüyle günlük yaşantımızdaki yeri ve önemini hatırlatması açısından oldukça hoş bir çalışma olmuş. Peki, günümüz teknolojisinin nerdeyse mükemmelliğe vardığı şu son zamanlarda, insanlar neden imkân bulduklarında bir ressama yine de portrelerini yaptırmak isterler?
Aslında bu sorunun sanırım birçok yanıtı olacaktır. Bu da kişiden kişiye ve duygulara göre değişecektir. Bekli de bu arzunun altında, insanın kendini, başka bir insanın gözü ile görme ve yorumlama isteği yatmaktadır. Büyük bir ihtimalle bu yorum, dış dünyaya daha farklı ve güzel görünme isteği olabilir. Ya da, geçmiş zamanlardaki büyük eserlerin etkisindeki insanın, bu sanatın içine dâhil olma, sanatın bir parçası ve konusu olma isteği de olabilir.
Bana daha önce portresini çizdirmek için ısrar eden bir arkadaşıma, bu soruyu yönelttiğimde aldığım cevap, çok samimi ve ilginçti. Portresinin bir ressam tarafından çizilmesinin kendisini ayrıcalıklı ve özel hissetmesine neden olduğunu, bunun da egosunu okşadığını ifade etti. Aynı soruyu ressam bir arkadaşıma yönelttiğimde aldığım cevapta doğrusu beni çok şaşırttı. Onun bu konudaki düşüncesi ise; bu isteğin sanatçıya olan ilginin bir sonucu olduğuydu.
Portre çalışırken ressam ve model işbirliği çok önemlidir. Ressam, modelinin duygularını ne kadar çok hisseder ve bunu tuvaline yansıtmayı başarırsa; ortaya çıkan eser de o kadar etkileyici olur. Sanat, tamamen duygu işidir. Duyguların ifadesinin bir yansımasıdır. Ne kadar çok insana hitap ederse, o kadar çok sevilir ve benimsenir. Gördüğümüz bir portre bazen tanıdığımız birini anımsatabilir. Ya da okuduğumuz bir şiir, dinlediğimiz bir şarkı, alır bizi çok uzaklara götürür. Başka birinin duyguları ve hissettikleri, o an tamamen bize ait duygu alış verişine dönüşüverir. Ruhumuza hayat veren, duygularımızı canlandıran bu eserler, aynı zamanda ortak bir duygu iletişim dilini de oluşturur. Hayatınızdaki duygu iletişimin de sanatla ve sevgiyle kalın…
Yıldız DEMİR
Comment (1)
Great article! I really appreciate the clear and detailed insights you’ve provided on this topic. It’s always refreshing to read content that breaks things down so well, making it easy for readers to grasp even complex ideas. Looking forward to more informative posts like this! Keep up the good work!