Şimşekler Çaktığında
Şimşekler çakıp, gökyüzünü karabulutlar kapladığında, eski insanlar bunu tanrıların öfkesi sanıp korkar, kendilerini affettirmek için kurbanlar keser, şenlikler düzenlerlerdi. Bu yüzden şenliklerin ilkbaharlarda yoğun olması tesadüf değildir. Çocukluğumda ben de çok korkardım şimşekten. Hâlâ da korkarım yağmurlu havalarda, şimşekler çakarken dışarıda olmaktan. Evde olduğumda bile bazen bir yerlere sinmek, saklanmak isterim. Fakat bilirim ki her fırtınanın arkasından güneş doğar, yağmurdan sonra gökkuşağı… Her rengin ayrı bir dili, duygusu ve şarkısı olduğunu.
Herkesin kıpır kıpır olduğu ve içi içine sığmadığı bu ilkbahar günlerinde, doğa da kendi içine sığamamakta, bütün güzelliklerini gözler önüne sermektedir. Gelin gibi süslenmiş çiçekli ağaçlara baktıkça, doğanın muhteşemliğini sözlerle anlatamamanın çaresizliğini hissediyorum. Bu güzellikleri içime işleyebilmek için, kaybetmemek için, onların hep öyle kalabilmesi için kaleme, boyaya sarılıp resmini yapmayı arzuluyorum. Sanıyorum ki resim bittiğinde ağaç ebediyen öyle kalacak… Bu güzelliği bir daha hiçbir şey bozamayacak.
Keşke öyle bir imkân olabilseydi. Böylece bozulmasını istemediğim her şeyin resmini yapardım ya da yapardık. Bozulanları da yeniden çizerdik. Beton yığınlarını siler yerlerine çiçekler içinde, saf toprağın koktuğu ve olduğu, dağlar, tepeler çizerdim. İçinde balıkların oynadığı berrak göller, kirlenmemiş denizler boyardım. Ormanlar yok olmaz, bazı hayvanların soyu tükenmezdi. Sonsuza kadar öylece kalırlardı. Zamanı tersine çevirirdim. Biliyorum biraz fazla hayal kurdum. Ama elimde değil, bir an kaptırdım kendimi. Aklıma eskiden okuduğum bir söz geliyor. Bir Kızılderili sözüydü sanırım, diyordu ki; “ Dünyada hiçbir hayvan olmasaydı, insanlar ne kadar yalnız olurlardı. ” Çok etkilenmiştim. O zamana kadar hayvanların olmadığı bir dünyayı hiç düşünmemiştim. Rengârenk kuşların, kedilerin, köpeklerin, canım kuzuların olmadığını düşündüğüm an ruhum sıkılmıştı. Düşünmek bile istemedim. Umarım, ilerde birçok şeyi yok ettiğimiz gibi hayvanları da yok etmeyiz ve o yalnızlığı yaşamayız.
Şarkılarda, şiirlerde, resimlerde birçok sanatçıya ilham kaynağı olan doğa, aslında en büyük sanatçıdır bence. Birbirine benzemeyen eşsiz renklerde ve desenlerde ki kelebeklere hayran olmayanımız var mıdır acaba… Çiçekler, böcekler, kelebekler bütün bu canlılar ve renk cümbüşü bizlere yaşama sevinci verirken, herkese farklı yoğunlukta duygular yaşatmaktadır. Bu güzelliklerden etkilenerek âşık olup şiirler, şarkılar yazanlar ve söyleyenlerin eserlerinde bu duygu yoğunluğunu hissetmemek mümkün müdür… Ben de bu ayki yazımı yazmaya başlamadan önce köşe yazımı bahar dalları içinde hayal ettim. Yazımı yazıyorken bir yandan da sanat müziği dinliyorum. Sonra eski bir şarkının sözleri geliyor aklıma mırıldanıyorum…
Hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler
Hani o güzel gözlü ceylanların pınarı
Hani kuşlar, ağaçlar bin bir renkli çiçekler
Nasıl yakalamıştık saçlarından baharı
Bu bahar umut ettiğiniz bütün güzellikler sizi bulsun. Sevgiyle kalın…
YILDIZ DEMİR
Bir cevap yazın